GÜNÜMÜZ KADINLARININ DEĞERİ

27 2024 - 13:43

GÜNÜMÜZ KADINLARININ DEĞERİ

(Last Updated On: 07/03/2024)

Altının, elmasın, arabanın, evinin, telefonun ve zümrüdünün bir değeri var ise ya kadının?

Kadın olduğum için değil, Türkiye’de yaşayan yabancı bir kadın olarak yazmak istedim. Özel günümüze özel bir köşem olsun istedim ama sadece 8 Mart’a özel söylemek ya da yazmak değil de bunu aslında yaşadığınız her gün tekrarlamanızı istiyorum:Her kadın özeldir, her vücut değerlidir ve farklılık her zaman güzeldir’ bu benim cümlem ve ben onu dostlarıma, yakınlarıma ve kadın arkadaşlarıma söylerim ve hissettiririm.

Ahh, bir de asla bunu unutmayalım: ‘Çirkin kadın yoktur, bakımsız ya da kendini feda etmiş kadın vardır!’

Böyle bir başlangıçla asıl konuya dönelim.

Kadınlar…

Her kadının içinde dişi ve eril gücü, her erkeğin içinde de eril ve dişi gücü var. Kadının eril gücü bir hareketin başlamasını, ben diyebilmeyi sağlıyor. Dişi gücü ise hareketin katılığını esneterek diğerini de düşünebilmeyi sağlıyor. Kadın gerçek kadın olmayı yaşar ve hem dişi hem eril gücünü doğru kullanabilirse yaşam çok güzel olacak. Çünkü kadında dişi güç daha yoğun, barışların sebebi. Nerede kadın zayıfsa orada herkes birbirinin sınırına zorbalıkla taciz içinde… Erkek yaşamda hareketi başlatıcı, kadın tamamını, devamını sağlayan…

Her erkeğin ve kadının ilk duygusal, algısal öğreniminde kadın başrolde… Böylece kadın başlangıçta ve sonra yaşamın güzelliğini yaşama ve paylaşmada, barış yaşantısında temel rolü oynuyor. Bu çok değerli, büyük bir güç ve güzellik, aynı zamanda sorumluluğu ve bedeli de çok yüksek. Bu yüzden kadın, kadın olmayı yaşamaz, varoluşuyla barışmazsa, yaşamda barış sağlanamaz. Kadın bu zorlukla mücadeleyi iyi yapar ve kadın olmayı yaşarsa, her şey daha güzel olacak…

Peki, Sizce, bütün Dünyada KADINLAR gerçekten kadın gibi yaşıyorlar mı, hissediyorlar mı, davranıyorlar mı? Kadının değeri nedir?

Mesela, Türkiye’de ‘kadın’ olmak… Gerçekten kadın kelimesine yakışır bir şekilde kadınlığımızı yaşayabiliyor muyuz bakalım…

Bir Türk atasözü şöyle der: “Birinci zenginlik sağlık, ikinci zenginlik iyi kadındır”.

Türk Kültüründe ailenin temeli kadındır. Türk kadını ailesinde söz sahibi olmuş̧ ve kocasına daima destek olmuştur. Bu milattan önce de böyle idi. Avrupa, Afrika ve Arabistan’daki kadınlar köle olarak satılırken, Türk kadını her zaman hür ve özgür olmuştur.

Bir Arap seyyah İbn Batu şu şekilde not almıştır: “Burada öyle ilginç̧ bir duruma şahit oldum ki, o da Türklerin kadınlara gösterdiği saygıdır. Burada kadınların kıymeti ve saygınlığı erkeklerden daha üstündür”. Aynı zamanda bu yazdıklarımı eski Türk destanlarında da açıkça görüyoruz. Destanlarda kadının güç̧ ve ilham kaynağı olduğu bildirilmektedir.

Eski Türklerde kadın, ailede söz sahibi olduğu kadar siyasi ve ekonomik ilişkilerde devlet yönetiminde de söz sahibi olmuştur. Kadınlar kılıcını iyi kullanır, ata biner ve güreşirlerdi. Kadınlar savaşa da katılırlardı. Bir Türk atasözü̈ söyle der: “Birinci zenginlik sağlık, ikinci zenginlik iyi kadındır”. Türklerin kadınlara çok değer verdiğini söylemiştik. Bunu eski Türklerin tek eşli oluşlarından da anlayabiliyoruz. Yani Türk erkekleri, bir kadınla evlendiklerinde ikinci bir kadın almazlardı. Hun Türkleri döneminden beri kadın erkek ayrımı yapılmazdı.

Şimdi Türkiye’de kadın olmak, boynunda bir namus yaftasıyla dolaşmak zorunda bırakılmaktır. Türkiye’de kadın olmak, boşanmışsa dul, evlenmemişse evde kalmış, çocuğu yoksa kısır, dekolte giyiniyorsa hafifmeşrep, çok gülüyorsa oynak, çok geziyorsa sürtük diye etiketlenmektir. Türkiye’de kadın olmak, ayıplarla, önyargılarla, geri kafalılıkla savaşmaktır. Fikrini savunamamak, düşünememek, konuşamamak, gülememek, içinden geldiği gibi davranamamak, hakkını arayamamaktır. Türkiye’de kadın olmak, bedeninden, cinselliğinden, kadınlığından utandırılarak eğitilmektir. Sustuğunda, gözlerini yerden kaldırmadığında, başı eğik olduğunda, ‘terbiyeli’ sıfatıyla ödüllendirilirken, tam tersini yaptığında ahlaksız olmaktır. Türkiye’de kadın olmak, ana babaların oğullarının çapkınlıklarından böbürlenerek bahsederken, kızlarının bir erkekle çay içmesinin bile namuslarını iki paralık etmesine tanık olmaktır. Türkiye’de kadın olmak, aynı işi yaptığı halde erkeklerden daha az ücret almak, daha başarılı olduğu halde terfi ettirilmemektir. Türkiye’de kadın olmak, dayak yediğinde hakkettiği, taciz edildiğinde arandığı düşünülmek, tecavüze uğradığında bile suçlanmaktır. Türkiye’de kadın olmak, her türlü şiddete maruz kalıp da polise gidince ciddiye alınmamak, devlet tarafından korunmamaktır. Türkiye’de kadın olmak, baskıcı, ikiyüzlü bir toplumda nefes almaya çalışmaktır!

İstatistiklere göre 2015-2018 yılları arasında Türkiye’de toplam bin 559 kadın öldürüldü. Türkiye’de 2019 yılında 300’ün üzerinde kadın eşleri, eski eşleri, sevgilileri ya da diğer yakınları tarafında öldürüldü. 500’ün üzerinde kadın erkekler tarafından şiddete uğradı, binlercesi sözlü, psikolojik şiddete maruz kaldı. Kadınlar bu şiddet biçimlerine eşleri, eski eşleri, sevgilisi ya da diğer yakınları tarafından uğruyor.

Ben bu satırları yazarken, belki de şu an dünyada ya da ülkemin bir köşesinde bir kadın kocasından şiddet görüyor, başka bir kadın tanımadığı bir erkek tarafından bu saatte sokakta gezdiği için tacize maruz bırakılıyor. Belki de yarın bir kadın, kadın demenin ne demek olduğunu bilmeyen, Dünya Kadınlar Günü olduğundan bile bi haber olan patronu tarafından mobbinge uğratılacak…

Bütün bu yüz kızartıcı gerçeklere rağmen kadın erkek eşitliğinin tam olarak her alanda sağlandığı, kadına yönelik şiddetin ve cinsel istismarın azaldığı değil tamamen bittiği, bir gün değil her gün kadınların değerinin anlaşıldığı, hepsinden ötesi kadınların kendi güçlerinin; inandıkları, istedikleri zaman neler yapabileceklerinin farkına vardığı bir dünya diliyorum.

8 Mart Dünya Kadınlar Günümüz Kutlu olsun ve diğer tüm günlerde “Dünya Kadınlarının” olsun…

 

 

 

Sevgi ve saygı ile kalın,

oksana.kozak.author@gmail.com

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
Pınar ŞENGÜZEL 08/03/2024 / 19:13 Cevapla

Türkiye’ de “Kadın” olmanın nasıl bir şey olduğu ancak ve ancak bu kadar yalın, gerçek, anlaşılır ve güzel bir dille anlatılabilinirdi. Bizden (bizim ülkemizden) olmayan bir insanın, hele de bir kadının bütün bunları gözlemleyip, okuyup, araştırıp bir de yazıya dökebilmesi her kesin harcı değildir. Bütün kalbimle tebrik ediyorum ve her sözünün altına imzamı da atıyorum. Yüreğine, emeğine e kalemine sağlık.

    Oksana Kozak 08/04/2024 / 00:54 Cevapla

    Okuduğunuz, takip ettiğiniz ve yorum bıraktığınız için çok teşekkür ederim. Saygılarımla!