0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Bazen ne kadar çok yazarsanız o kadar eksik kaldığını hissedersiniz, çünkü yazdıklarınız, yazamayacaklarınızın açıklamasıdır artık. Geçen hafta ülkemiz 13 fidanın, 13 yiğidin şahadetine tanık oldu. Ne oldukları o kadar bağırıyordu ki, ne dediklerini duyamazdınız. “Allah yolunda öldürülenleri ölü sanmayın. Aksine onlar diri olup, Rableri katında rızıklandırılmaktadırlar.’’(Ali İmran 3/169). Onlar vatan uğrunda, vatanın bölünmez bütünlüğü yolunda canlarını verdiler. Şehit oldular. Bundan sonra yazılacak her şey yetersiz kalır biliyorum. Aynı gün birileri, bölünmez bütünlüğümüzü hedef alan konuşmalar yapıyor,  “Demokratik özerkliği ilan ediyoruz” diyerek şimdiye kadar süslü laflarla söylemeye çalıştıklarını açıkça deklere edebiliyorlardı. O haince duruş ve yapılarıyla o kadar bağırıyorlardı ki ne dediklerini duyamazdınız. Bazen duruş ve bulunduğunuz saf, sözlerinizden daha fazlasını anlatır ve bu hain duruş dünyanın her yerinde kan ve ölüm anlatır, zira adı terördür. Eski Yunanlı filozofları utandıracak derecede demokrat olan köşelerimiz ve bazı yazarlarımız, tüm bu olanlara rağmen, ‘Kürt açılımına, demokratik açılıma darbe’ diyerek hala terörü besleyen bu söylemleri haklı çıkarma gayreti içerisinde, ar damarlarından sızan kirli kanlarını sergileyebiliyorlardı. Şehitlerimizin kutsal anıları ile bu söylemlerin sahibi ve destekçisi olan  fikir kabızı kanlı kalemleri aynı yazıda tutmak istemezdim, ancak artık birilerinin bu olanlara ve hainliklere dur demesi ve daha da önemlisi taviz vermeden çözüm üretmesi gerekiyor. Terör yuvalarının kurutulması gerekmektedir. Terörle müzakere ederek, İmralı’daki caninin, acaba bu hafta ne diyecek deyip ağzına bakarak, bu sorunun buralara kadar geldiğini artık her kez biliyor. Şunu açıkça ve üzülerek görüyorum ki daha önce insanımız da, ülkemizin doğu illeri için olan hassasiyeti ve sempatisi giderek soğuk bir algıya ve bananeci bir tutuma dönüşüyor.

TERÖRÜN ASIL AMACI

Terör, asıl amacına, Türk insanın da bu algıyı oluşturarak ulaşacağını biliyor. Ancak bilmediği şey; Türk Milleti’nin, tüm yönlerinden düşman tarafından sarılan bu coğrafyada, daha bir nesil önce, bir karışından taviz vermediğidir. Biz güzel Diyarbakır’ımızı her yönüyle Türk olan Kerkük’ün, Musul’un bekçisi olarak görürken, Edirne’yi Batı Trakya’nın koruyucusu, Selimiye’yi Balkan Türklerinin ortak camisi olarak görüp o şekilde iman ederken, gönül sınır taşımızı Urumçi’den, Tuna’ya taşırken, hiçbir hain milim toprağımızı alamayacağını bilir. İnsanlıktan çıkmış hainlere, “Zorla aldık tüm bu hakları” dedirtmeden, ırk ayrımı olmaksızın, tüm vatandaşlarımıza yönelik hak ve özgürlükleri, şimdiye kadar olduğu gibi vatan, bayrak, dil, başkent ve bölünmez bütünlük gibi kutsallarımızın çevresinde olabildiğince vermeliyiz. Aklı başında her vicdan sahibi, tüm özgürlüklerimizin bu değerlerimizle korunduğunu bilir. Aklı kanda ve ayrıştırmada olanlar ise, bu değerlere saldırarak gelmeyecek huzur ve barışı küresel hak dağıtıcılar da arayabilir. Ülkemizde ki tüm bu havayı dağıtacak en güzel söz, merhum lider Alpaslan Türkeş’in şu sözü olsa gerek; ’’Biz ne kadar Türk’sek onlarda o kadar Türk’tür.Onlar ne kadar Kürt’se,biz de o kadar Kürt’üz’’

Selam ve dua ile.