DOLAR 33,0688 0.06%
EURO 36,0863 -0.02%
ALTIN 2.621,19-0,01
BITCOIN 21338070.1602%
İzmir
38°

AÇIK

SABAHA KALAN SÜRE

136 okunma

Kiviyi çürümüş patates sanan Ulvi ..

ABONE OL
03/09/2020 00:55
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bizim millet beyaz camın önünde tünemeye bayılır; tam aksine ben de çok iyi bir televizyon izleyicisi sayılmam. Hele TV dizileri söz konusu olduğunda hiç sadık bir izleyici değilim. Öyle aşklı meşkli, aşiretli, konaklı, entrikalı dizilerle pek aram yoktur. Tarihi diziler filan olursa merakıma binaen kaçırmamaya çalışırım; bir de Amerikalıların sit com dedikleri tarzdaki mizah dizilerine rast gelirsem gözüm takılır, gülümseyerek izlerim. “Geniş Aile” son zamanlarda zapping yaparken karşıma çıkarsa takılmadan edemediğim sit com dizilerden birisi… Birbirinden sevimli karakterleriyle günün bütün stresini üzerinizden alıveriyor bu dizi. Özellikle “Cevahir ve Ulvi” ikilisi gerçekten çok sempatik…

Cevahir’in ikide bir saf yerine koyduğu Ulvi karakterini canlandıran Bülent Çolak, Makedonya Vişegrat kökenli bir sanatçı. “Taç çizgisinin bir iki metre yakınında pas verecek arkadaş bulamayan Ulvi” ya da Papaza sübhaneke okuyup afaroz olan Ulvi” diye dalga geçilen bu karaktere televizyon ekranlarında çok gülüyoruz; ama böyleleriyle gerçek hayatta karşılaştığımızda ne yazık ki dizideki kadar sevimli olmuyor.

 

DEBRELİ HASAN

 

Misal bizde de, “Okuduğunu anlamayan bir Ulvi” var… Dikkatli okuyucularım hatırlayacaktır, bir yazımızda Osmanlı’nın son döneminde türkülere konu olan halk kahramanı eşkıyaları kendimize konu etmiş, örnekleri sayarken de Debreli Hasan’dan bahsetmiştik. Biz “o dönemin eşkıyaları, bugünküler gibi yam yam değilmiş; kendilerince adaleti sağlayan, mert, fakir babası adamlarmış” diye anlattıkça meğer bizim şaşkın Ulvi “Vay bizim Debreli Hasan’a eşkıya dedin!” diye içlenirmiş. Arkadaşlarım uyarınca farkettim, facebookta önüne gelen her sayfaya papağan misali aynı mesajları göndermiş, benim “Debreli Hasan’a hakaret ettiğimi” döşenmiş! Dört senedir gazetedeki köşe yazılarına “Drama Köprüsü” ismini veren, bu isimle TV programı yapan, Debreli Hasan’ın da yer aldığı bir roman yazan birisi olarak böyle bir suçlama ile karşılaşacağımı rüyamda görsem hayra yormazdım.

Bu kadarla kalsa iyi… Aynı yazımızda özetle “Rum kültüründe Pontus çetecilerine düpedüz eşkıya oldukları halde kahraman muamelesi yapılır.” demişiz ve misal olarak bir Yunanlı yazarın kaleme aldığı, içinde iki Pontuslu çetecinin Mustafa Kemal ile sözde karşılaşmasında yaşananların anlatıldığı bir menkıbeyi göstermişiz. Bu menkıbenin maddi hatalarla dolu ve baştan sona uyduruk olduğunu özellikle vurgulamışız, daha sonra bu menkıbede sözü geçen iki Pontus çetecisinin adli kayıtlara göre katil ve hayvan hırsızı olduklarını üstüne basa basa söylemişiz. Ama bizim Ulvi, interneti “Atatürk’e hakaret ettiğimiz (!)” iddiasıyla kirletmeye başlamış. Hatta bazı ortak tanıdıklarımıza telefon açıp bu zırvalarını tekrarlamış. Bir aklım diyor ki “reklamın kötüsü olmaz” mantığı ile bak meseleye… Ama benim için hayat felsefesi olan “Rumeli Türk kültürü” ve “Atatürk” gibi iki konuda iftiraya uğramayı kabullenemiyorum! Şimdi izninizle “bizim Ulvi kardeşimize” gerçek bir öykü anlatacağım. Eğer idrak etmekte güçlük çekerse bir Türkçe öğretmeninden yardım istesin, onun da yardımıyla ne demek istediğimi anlamaya çalışsın…

 

***

 

Sen Halbiraam Kahya’yı tanımazsın Ulvi. Muratlı’dan gelip Çırakman’a iskan edilen mübadillerden ilk vefat eden ve Çırakman mezarlığına ilk defnedilen adamdır o. Memlekette bir dönem muhtarlık yaptığı için Yunan jandarmasının zoraki kendisiyle muhatap olduğu birisi imiş rahmetli. Sağlığında bir gün memleketteki köylerine gelen jandarmalar, Halbiraam Kahya’ya “Köyünüzde Debreli Hasan çetesine yardım edenler olduğunu duyduk. Ya bize onların kim olduğunu söylersin, veyahut bu köyü başınıza geçiririz.” demişler. Ne yapacağını bilemeyen Halbiraam Kahya’nın aklına öz yeğeni Pındık Mıstafa gelmiş. Delikanlı, bir dönem Yunanlılar Türk gençlerini askere almak istediklerinde dağa çıkmış. Af çıkıncaya kadar birkaç ay kaçaklarla beraber vakit geçirmiş. Daha sonra “Bundan sonra asker kaçaklarını tutuklanmıyormuş” diye haber gelince köyüne geri dönmüş. Halbiraam Kahya, jandarmalara dönüp demiş ki “bizim Pındık Mıstafa, Debreli’yi tanır, dağda yattıkları yerleri bilir, siz onun bir ağzını yoklayın!”

Jandarmalar, hemen genç adamın evini basmışlar, biraz tartakladıktan sonra “anlat vre!” demişler, “Nerde yatıp kalkar bu Debreli Hasan? Söyle, yoksa seni buracıkta öldürürüz.”

Zavallı Pındık Mıstafa, “Ben öksüzüm, babam çok küçükken ölmüş, anam ikinciye kocaya varmış, ben üvey evladım, mazlum kaldım. Ne bilirim kaçakları” dedikçe jandarmalar basmışlar sopayı. En sonunda öldüğüne kanaat getirerek bırakıp gitmişler. Köylüler, bakmışlar ki derisi hala sıcak, “Daha ölmemiş” demişler. Bizim oralarda eski bir tedavi usulüdür, hemen bir sığırı kesivermişler. Derisini yüzüp Pındık Mıstafa’nın çıplak vücuduna sarmışlar. Üç gün baygın yatmış, sadece dudaklarına damlatılan su ile yaşamış Mıstafacık. Gözlerini açtıktan sonra tarhana çorbası içmeye başlamış. Aylarca iyileşememiş. Ayağa kalkıp eski haline geldikten sonra da öz amcası Halbiraam Kahya’yı hiç affetmemiş. Gel zaman git zaman mübadele olmuş.  Muratlı köyü sakinleri bin kilometre ötedeki Samsun’un Çırakman köyüne gönderilmişler. Uzun yol, kötü hayat koşulları derken yaşlı vücudu zayıf düşmüş Halbiraam Kahya’nın. Önce hastalanmış, daha sonra yatalak düşmüş. Nihayet ölüm döşeğindeyken “Bana Pındık Mıstafa’yı çağırın.” demiş. Komşular Pındık Mıstafa’nın kırgınlığını biliyorlar, “Boşver şimdi sen onu” demişler. “Bak, ölüp gideceksin, Kelime-i şehadet getirmeye bak…” Ama dinletememişler, yaşlı adam sürekli Mıstafa’yı sayıklıyor. Köylülerden birisi durumu Pındık Mıstafa’ya anlatmış, uzun uzun dil döküp yanına gitmeye ikna etmiş. Yaşlı adam, yeğenini görünce sevinmiş. Güçlükle konuşarak, “Ben ettim, sen etme Mıstafa” demiş. “Bak ölüm geldi, dayandı. Başımda Kuran okuyorlar. Senin helalliğine ihtiyacım var, benden esirgeme bunu!”

Pındık Mıstafa, hakkını helal etti mi kimse bilemiyor. Ama Halbiraam Kahya, o gün o saat, oracıkta vefat etmiş. Allah rahmet eylesin.

 

ANLADIN MI ?

Şimdi bunu niye mi anlattım sana Ulvi? Vakti saati geldiğinde ikimiz de ölüp gideceğiz. İşte o vakit, Halbiraam Kahya nasıl yeğeninin helalliğine ihtiyaç duyduysa sen de benden helallik isteyeceksin. Bilmem anladın mı, okuduğunu anlamayan Ulvi! İdrak yolları enfeksiyonu geçiren Ulvi! Debreli Hasan’ın dağda piknik yaptığını sanan Ulvi! Mezar taşlarını koyun sanan Ulvi!

 

    En az 10 karakter gerekli