Küçük bir beden ve taşınması oldukça zor bir yüktü O’nunkisi. Lefter bu yükün altında adeta iki büklüm oluyordu. Yalnız kalma yükünün yanı sıra, daha o yaşlarda aklını kurcalayan bazı soruları da yok değildi. Anadolu’nun bu yaşlı anası neden kendisine sahip çıkıyordu? Malını mülkünü bırakıp giden anne-babası, kardeşleri şimdi nerededirler?. Neden geri gelip kendisini de götürmezler?… Mamafih Lefter, benzer sorularının cevaplarını bir ömür geçirse de bulamaz. Sabahat Ana’nın sıcacık şefkati onu ayakta tutan tek nedendi. Yaşamı Sabahat Ana’ya bağlıydı. Dayanağı, takatı varı yoğu Sabahat Ana’ydı. Lefter de herkes gibi boynu bükük, garip haliyle zamanın tahribatına karşı koyamıyordu. Büyüyordu. Büyüme sürecinde Lefter’in, Sabahat Ana’dan gördüğü sevgi ve şefkati etrafındaki diğer bir kısım insanlardan gördüğü söylenemezdi. Buda onun zoruna gidiyordu. Yaşının gereği köy meydanında oyun oynadığı bir kısım çocukların kendisini dışlaması ise çok daha zoruna gidiyordu. Bu zor zamanlarında dahi Sabahat Ana yetişip “O benim evladım dokunmayın ona” deyip sarıp sarmalıyordu Lefteri. Bu anlar Lefter’in aklından hiç çıkmamıştı. Sık sık, durup bu anları düşünmüştür. Sabahat Ana’nın günde beş vakit sükûn içerinde Ezan-ı Muhammediyi dinleyişi, huzur içerisinde kıldığı namazları çok etkilermiş Lefter’i. Erdemli insan olabilmenin, şefkatli, merhametli, sevgi dolu insan olabilmenin, ana olabilmenin, insana eşrefi mahlûkat noktasında değer verebilmenin herkesin harcı olmadığı, öyle sıradan işler de olmadığı, lafla böyle şeylerin olamayacağını köy meydanında yaşadıklarından hıfz etmiş gibiydi.
İYİ İNSAN İYİ İNSANDIR
İyi insan hangi milletten olursa olsun iyi insandır. Milleti, cibilliyeti, inancı ne olursa olsun hayırlı insan hayırlı insandır. Sabahat Ana bu anlamda insanlık âlemine sunabilecek, tarihimizin unutulmuş, unutturulmuş sayfalarını kelimenin tam anlamıyla şereflendiren binlerce değerimizden sadece birisidir. İnancın, inancımızın doğru temsili noktasındaki yegâne sembollerindendir. İnancının gereğini yapanlara verilebilecek en doğru örneklerdendir. Yaşamın çarkları arasında kalan Lefter zamana karşı koyamamış ve okul çağına gelmiştir. Sabahat Ana’nın fedakârlıkları ile Hisarcık’ta bir ilkokula gitmeye başlamış. Aynı okuldan da başarılı bir öğrenci olarak mezun olmuş. Ancak okul sıralarında da başına olmadık işler gelmiş. Bazı arkadaşları “Sen Rum’sun, bizimle oynayamazsın” diyerek onu aralarına dahi almazlarmış. İtilip kakılan Lefter, birkaç insan hariç tazecik yüreğindeki sevgisine istediği kadar yer bulamamış bu köyde. Köyü çok sevmiş lakin yaşlı Sabahat Ana’dan başkacada onu sahiplenen pek bir kimse olmamış. Köylülerin savaş yıllarında olanları unutmaları elbet kolay değildi. Ekser kesim tarafından unutulan bir şey vardı. Oda Lefter’in Rum olsa bile masum ve küçük bir çocuk olduğuydu. Olanlarda hiçbir dahlinin bulunmamasıydı. Ötekileştirilme duygusunu sıkça yaşayan Lefter, arada sırada Sabahat Ana’ya “Sabahat Ana! Neden herkes senin gibi değil” dermiş. Sabahat Ana’da her defasında boynunu bükermiş. İlerleyen zaman Sabahat Ana’yı daha da yaşlandırmış. İyiden iyiye yaşlanan Sabahat Ana’nın yüreğini her geçen gün büyüyen bir endişe kaplamış. Yaşadıkları ve gördükleri karşısında duyduğu tek endişe “ Bana bir şey olursa Lefter köyde yapayalnız ne yapar” olmuş. Sabahat Ana bunları düşüne dururken, Lefter de diğer taraftan aynı konuyu enikonu düşünürmüş. Bir gün bu düşünüşlerin sonrasında Hisarcık’tan ayrılmaya karar vermiş. Vermiş vermesine de bu kez de bu kararını Sabahat Ana’ya nasıl açıklayacağını uzun uzun düşünür olmuş. Yaptıklarından sonra ondan ayrılmak çok zor geliyormuş Lefter’e. Gün gelip çatmış ve Lefter Sabahat Ana’ya “Ana ben izin verirsen köyden ayrılmak istiyorum” demiş. Sabahat Ana buna çok üzülmüş. “Gitme kal oğlum” dese de aslında o da gitmesini istermiş. Çünkü boyu iyice serpilmiş Lefter’in. Köyde her an kötü şeyler olabilirmiş. Lefter’de eskisi gibi sessiz kalmazmış hakaretlere. İsyan eder olmuş haksızlıklara. Gel zaman git zaman, Lefter’in masum ve güleç yüzünün derinliklerindeki hüznü son defa seyretmiş Sabahat Ana. Kendisini hiçbir zaman harçlıksız bırakmayan ana elini öpüp son harçlığını da aldıktan sonra acıda olsa zorda olsa bir kez daha yapayalnız kalmak pahasına da olsa gözyaşları arasında yıkıla yıkıla köyden ayrılmış. Ayrılmış ayrılmasına da Sabahat Hanım o gözden kaybolana dek yüreğinde acı ve gözlerindeki yaşlarla ardı sıra baka kalmış.
KÖŞE YAZARLARI
3 gün önceKÖŞE YAZARLARI
8 gün önceKÖŞE YAZARLARI
14 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
22 gün önceKÖŞE YAZARLARI
23 gün önce