DOLAR 33,0421 0.14%
EURO 36,0839 0.18%
ALTIN 2.619,741,96
BITCOIN 21395102.18672%
İzmir
38°

AÇIK

SABAHA KALAN SÜRE

139 okunma

Yeni Anayasa

ABONE OL
27/02/2012 22:00
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Daha önce yazılı olarak gönderdiğimiz görüş ve önerilerimizi dinlemek üzere T.B.M.M. Anayasa Komisyonu’nundan aldığımız davet üzerine önümüzdeki hafta Ankara’ya gidiyoruz. Bu konuda görüşlerimizi ifade etme imkânını bizi sağlayan Meclis Başkanlığımıza müteşekkiriz. Genel anlamda “Rumeli-Balkan Stratejik Araştırmalar Merkezi”, “Rumeli Balkan Federasyonu” ve “Balkan Rumeli Göçmenleri Konfederasyonu” Yöneticilerinden oluşan heyetimiz özelde son iki yüzyıldır hedef oldukları asimilasyon ve sürgün politikaları ile yaşadıkları katliam ve soykırımlar sonucu 550 yıllık vatanlarını kaybeden nesillerin temsilcilerinden oluşmaktadır. Amacımız Balkan Coğrafyası’nın tümünden kopup gelmiş ve bugün Türkiyemizin neredeyse yarısını oluşturan vatandaşlarımızın görüş ve düşüncelerini yetkililere aktarabilmektir.

Çünkü bu insanlar ;

–       Vatan kaybetmenin ne olduğunu çok iyi bilenler ve acılarını bizzat yaşayanlardır.

–       Kendi vatanlarında azınlık olmanın ne olduğunu bilenlerdir.

–       Yüzyıllar boyunca özgürce yaşadıkları topraklarda bir gün inanç ve ibadetleri yasaklananlardır.

–       Türk ve Müslüman isimleri yasaklanan ve zorla değiştirilenlerdir.

–       Özellikle komünist rejimde evladın babadan, babanın evlattan, kardeşin kardeşten muhbir olacağı endişesiyle korkanlardır.

–       Sürgün ve göç yollarında evlatlarını kaybedenlerdir.

–       Bugün ülkemizdeki bölücü PKK’lı teröristlerin yaptığı gibi Rum-Bulgar-Sırp-Makedon çeteciler tarafından terör eylemleriyle köyleri yakılıp yıkılan ve öldürülenlerdir.

–       Menkul-gayrimenkul tüm malvarlığı zorla elinden alınıp sadece bir bavuluyla ortada kalanlardır.

–       Bir gecede zenginlikten sonsuz bir yoksulluğun, açlığın ve hastalıkların pençesine düşenlerdir.

–       Tüm bunlara rağmen vatan ve millete isyan etmeden ekmeğini taştan çıkaran cefakâr ve vefakâr insanlarımızdır.

 

REFORMLAR

 

Unutmayalım ki XIX. yüzyılda Osmanlı ülkesinde başlatılan reformların, Türk Toplumuna da bazı yenilikler getirmekle beraber, Türk ve Müslümanlardan ziyade Gayri Müslimlerin yararına olduğu ve sonuçta devleti yıkıma götürdüğü tarihi bir hakikattir. 1834-1913 döneminde yapılan reformların Avrupa’nın iç işlerimize müdahalesi ve devletin her yönüyle Avrupalıların nüfuzu altına girmesi arasında sıkı bir ilişki mevcuttur. Her müdahale bir reform projesi, her reform uygulaması bir başka müdahale ve her ikisi de Batı Emperyalizminin Osmanlı Devletine daha fazla nüfuzu sonucunu doğurmuştur. Böylece, devlet ve toplum fasit bir daire içine sokularak günden güne zayıflatılmış, parçalanmış ve nihayet yıkılmıştır. O nedenle geçmişte yaşadığımız bu felaketten ders alınması gerektiğini düşünüyorum. Elbette bireysel özgürlüklerin korunduğu bir anayasa olmalı ama emniyet supapları mutlaka sağlama alınmalı. Çünkü biz bu vatanı sokakta bulmadığımız gibi gidecek başka bir ülkemiz de yok. Yeni Anayasa’nın ayrıştırıcı değil birleştirici olmasını, bir arada yaşama irademizi ifade etmesini ve gerçek bir toplum sözleşmesi niteliği taşımasını arzu ediyoruz. Gelecek yüzyılı öngörmeli, hak ve özgürlükleri belirlerken Büyük Türk Milleti’nin geleceğini riske atmamalıdır. Değişen dünya konjoktöründe sürekli anayasa değişikliğini gündeme getirmeyecek esaslara sahip olurken, “göz olanı beyin olacağı görür” sözünden yola çıkılmalı ve gelecekte pişman olacağımız bir düzenleme yapılmamalıdır. Başlangıç kısmında; “Türk vatanı ve milletinin ebedi varlığını ve Yüce Türk Devleti’nin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bugünkü Anayasa;  Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ölümsüz önder ve eşsiz kahraman Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve onun inkılap ve ilkeleri doğrultusunda; hiçbir faaliyetin Türk milli menfaatlerinin, Türk varlığının, devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihi ve manevi değerlerinin, karşısında korunma göremeyeceğini” belirtmiştir. Bu hususun önemle göz önünde bulundurulmasını temenni ediyorum. Büyük önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Ne Mutlu Türküm Diyene” sözünün birleştirici ve herkesi kucaklayıcı bir anafikre sahip olduğu inancıyla Türkiye Cumhuriyeti,  21. yüzyılın parlayan yıldızı olacak ve sonsuza kadar yaşayacaktır.

 

 

    En az 10 karakter gerekli