DOLAR 32,2007 0.14%
EURO 34,9697 -0.01%
ALTIN 2.500,55-0,09
BITCOIN 2247311-1.89947%
İzmir
27°

PARÇALI AZ BULUTLU

SABAHA KALAN SÜRE

Rum Lefter’in Sabahat Ana’ya Vefası -1

ABONE OL
03/09/2020 00:54
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bir önceki yazımda Musevi asıllı, ancak Anadolu’nun insanı olan Manisalı Morris Şinasi’nin vefasını gözler önüne sermeye çalıştım. Bu kez de bir Rum’un vefasına değinmek istiyorum. Vefa öykülerini araştırırken dikkatimi celp eden bir hususta, tamamının ortak özelliklerinden birisinin de kahramanlarının sizden bizden birileri gibi, bildik sıradan insanlar olmaları olmuştur. Herhangi bir odak tarafından bilenmemiş aklıselim, vicdan ve inanç sahipleri. Günlük yaşamlarını zar zor geçiren, aza kanaat eden, bulduklarına şükür eden türden halis insanlar. Yaşadıkları tüm zorluklara rağmen insan-ı kâmil olmanın tüm değerlerini hıfz etmiş olanlarımız. İşte bu ve benzer hasletler sıradan diye tabir edilenleri aranan durumuna getirmiştir. Hele ki bu aramanın dozu, maddeci- kapitalist zihniyetin haddini aştığı bu günlerde kendini daha çok hissettirmektedir.

 

O GÜNÜN ŞARTLARI

 

Yaşanmış olan ibret hadisemiz Fatih Sultan Mehmet Han Hazretleri’nin Trabzon’un fethinden dönerken aldığı Giresun’un, Yağlıdere ilçesi, Hisarcık köyü, Gebe Kilise mevkiinde geçmektedir. Yaşanmış hikâyemize geçmeden önce o günün şartlara bir göz atalım. Olay 1. Dünya Savaşı sırasında yaşanmaktadır. Eli silah tutan Giresun erkekleri cephede şehit düşerken, yaşlılar, çocuklar ve genç- yaşlı hanımlar Ruslarla işbirliği yapan Rum ve Ermenilerin zulmü altında inliyordu. Eşkıya ve asker kaçaklarının zulmü ise işin çabasıymış o tarihlerde. Tüm bu zulümlere rağmen, yaşlısıyla genciyle Giresunlu hanımefendiler, aksakallı dedeler,  nur yüzlü nineler, çoluk çocuk kimi zaman 18 saatlik yürüyüş mesafesindeki cephelere sırtlarında cephane taşımaya devam ediyorlarmış. Zulmün bininin bir para olduğu dönemin Karadeniz’inde Artvin, Rize ve Trabzon bölgesinden insanların akın akın Rus saldırılarından kaçtığını, yaşlı ve çocukların yollarda öldüğünü, çocuklarını sırtlarında taşıyan anaların çekilen ızdıraba dayanamayarak aklını oynatıp kendilerini Harşit ırmağına atarak intihar ettiğine rastlıyoruz tarihin kanlı sayfalarında… Ve daha niceleri.

Savaş rüzgârları o günlerde de önüne kattığını bir tarafa savurup atıyordu. Açlık, yokluk, kıtlık, hastalıklar, ölümler, kan ve gözyaşının kol gezdiği bir coğrafyada yaşanıyordu tüm bu insanlık dışı hadiseler. Kısacası insanlık utanç dönemlerinden birini daha yaşıyordu. O dönemin şatları kısaca bu minval üzereydi. Konumuza dönecek olursak, saldırılardan kaçanlar arasında yörede yaşayan Rumlarda vardı. Pek çok şeyi geride bırakarak kaçan Rumlar soluğu doğru Yunanistan’ da alıyorlardı. Her nasılsa Rumların kaçarken-göçerken geride bıraktığı birde çocuk vardı. Yağlıdere İlçesi’ne bağlı Hisarcık Köyü’nde boynu bükük kalan annesi ve babası hayatta olmasına rağmen, yetim ve öksüz kalan diyebileceğimiz, beş ya da altı yaşlarındaki bir çocuk. Adı Lefter olan ve olayımızın Rum kökenli kahramanı masum ve sevimli bir çocuk. Yapayalnız bir başına, çaresiz bir halde boynu bükük ortalık yerde kala kalan Lefter’e köydeki Sabahat Ana sahip çıkar. Onu kendi evladı gibi ya da torunu gibi bağrına basar. Sinesini ummanlar kadar açar. Sabahat Ana bunu analık duygusu ile şefkat ve merhamet duygusu ile yapar. Yaparken de Rummuş, Yunanmış, düşmanmış, Hıristiyanmış, Yahudiymiş aklının ucundan bile geçmemiş. Bunları hiç düşünmemiş. Allahın emaneti olduğu için, insan olduğu için, masum olduğu için, boynu bükük kaldığı için, Allahüâlem Allah rızası için sahiplenmiş küçük Lefterciği. Kendi torunu gibi sevmiş. Yokluklar içerisinde yememiş yedirmiş, giymemiş giydirmiş. Yaşlı başlı haliyle Lefter’ e kol kanat gerip onun hem anası ve hem de babası olmuş. -İnsanın tüyleri diken diken oluyor değerli okurlarım. Araştırmam esnasında boğazımın çok kereler düğümlendiğini hissettiğim yaşanmışlığı olan bir hikâye oldu bu. İşte benim Anadolu’mun anaları! işte inancın, işte yaradılanı yaradandan ötürü sevebilen abidevi, kadirşinas anaları! Diye haykırası geliyor insanın.- Besbelli ki Allah (c.c.), Sabahat anayı Lefterle, Lefteri’de küçücük yaşında başına getirilen, taşınması zor bir yükle imtihan ediyordu. Kıtlık yokluk ve sefalet içerisinde zaman ilerliyordu. Gel zaman git zaman Lefter büyüdükçe olanlar daha bir anlam kazanıyordu beyninde. Anlam kazandıkça da Lefter’in ciğeri daha bir dağlanıyordu. Bütün bedeni acılar içerisinde, kıvranıyordu. Bazı geceler Sabahat Ana’ya hissettirmeden sessizce hıçkırıklara boğuluyordu yorganının altında.

 

 

 

    En az 10 karakter gerekli