Tanrı Arnavutça(!) Konuşsun… (1)

28 Mart 2024 - 23:56

Tanrı Arnavutça(!) Konuşsun… (1)

Tanrı Arnavutça(!) Konuşsun… (1)
Son Güncelleme :

19 Mayıs 2010 - 22:00

152 okuma
(Last Updated On: 19/05/2010)

Sokol BRAHAJ
Arnavut siyasetçiler Arnavutluk’un gelişmesi, ilerleme kat etmesi ve demokratikleşmesi ile Arnavut azınlığın bulunduğu komşu ülkelerin gelişmesi, ilerlemesi ve demokratikleşmesi arasında organik bir bağlantı bulunduğunu belirtmektedirler. Balkanlardaki genel Arnavut sorununun çözümü ile Balkanların genel olarak demokratikleşmesi ve Arnavutluk’un demokratikleşmesi aynı çizgi üzerinde algılanmaktadır.
Doğu bloğundaki çözülme yönünde esen değişim rüzgârları ve ilintili olarak Arnavutluk’un dış ilişkilerinde başlattığı liberalleşme, Arnavutluk iç siyasetindeki kısıtlayıcı rejim için büyük çelişkiler yaratmıştır. Bu çelişkinin de etkisi ile toplumda iç siyasetin demokratikleşmesi yönünde yükselen talepler Ramiz Alia ve partisini iç siyasette yeni düzenlemeler yapmak zorunda bırakmıştır.
Emek partisinin eski diktatorial Stalinist uygulamalarını yavaş yavaş terk edilmeye başlanmıştır. 1945’te başlayan süreç ve 1967’de anayasal olarak yasaklanan dini düşünce ve özgürlüğe serbesti başlamıştı. Bunu ilk adımı da Shkoder (İşkodra) ilinde 30 küsur sene hapse yatmış olan H.H.Sabri Koçi’nin liderliğinde yüz binlerce Arnavut vatandaşının Xhamia e Plumbit (Kurşunlu Camii)’de toplanarak Cuma namazını kılınmasıyla olmuştur. O an gerçekten anlatılamaz. 40-50 sene din ve dini olan her şey yasak, ama o gün serbest bırakılmıştı. Büyük bir coşku vardı. Rahmetli Babam bana o günü şöyle anlatıyordu; “Gerçekten Zoti (Allah) Bir’dir, büyüktür. O bize geri döndü. Unutmamış bizleri ve Arnavutları sevdiğini bir daha gösterdi bizlere. Tanrı o eski günleri bir daha yaşatmasın. Dilsel ve kültürel olarak zayıflanan Arnavut kimliğimizi tarihimizde olduğu gibi din ile tekrar canlandırıp güçlendireceğiz. Çocuklarımızın, torunlarımızın isimlerini artik istediğimiz gibi koyabileceğiz…”.
Antropolog ve sosyologlar “tarih boyunca Tanrı’sız, yani dinsiz yaşayan hiçbir toplum yoktur” diye belirtmektedirler. Ama Arnavut diktatör Enver Hoca bunu yapmaya çalıştı, anayasal olarak da yaptı. Arnavutluk’ta darwinizm ve de materyalizm bir din haline getirttirildi ve Doğu (Komünizm) bloğunun İsviçre’si olacaktı Arnavutluk. Ama olmadı ve o yol boştu, başarı gösteremedi. Kaybolan tüm dini değerler, etik ve toplumsal değerler, canlıya (insan ve canlı varlıklar) karşı saygı çok azaldı ve endüstriyelleşmiş Batı gibi doğayı yıkıp yok etmek eylemleri normalleştirildi…
1990 yılının baharında din Arnavut toplumunda hızlı bir şekilde yaygınlaşmaya başladı. Vatandaş camiye koştu, okumuş dikta rejimine hizmet eden, akademisyen, polis, asker, istihbaratçı Tanrı’dan af dilemek için koştular var olan camilere. Sonra sonra kiliseye gidişler başladı. Aslında kiliseye gitmeler, misyonerlik faaliyetlerinin büyük maddi kaynak aktarmaya başlamasıyla hız kazandı…
Var olan camilere koşan Arnavut toplumu aslında beklediğini camilerde bulamadı. İmamlar ve vaizler topluma cevap verecek kadar dini bilgiye sahip değildi. Müslümanlar hiçbir şekilde dışarıda kaynak alarak çalışmadılar. 1992 itibariyle ilk olarak İslam’nin çok katı anlatımı olan Wehhabi akımı Arnavutluk’a gelmiştir. Maddi olarak kaynak sıkıntısı çekmeyen akım, büyük yardımları olmuştur. Ancak dini düşünce olarak Arnavutlarda yer etmesi imkansız çünkü dini katılık o topluma uymadı. Uyamaz da çünkü Arnavut İslam’ına çok uzak olan bu dini akım, tarz olarak da toplumumuzda hala tepkiyle karşılanmaktadır.
Katolik ve Ortodokslar ise Müslümanlardan çok farklı bir şekilde hareket ettiler. Bugün de hala devam etmektedirler. O kadar ki geçtiğimiz hafta Arnavut Cumhurbaşkanı Prof. Dr. Bamir Topi Arnavutluk’taki din liderlerine “Yüksek Devlet Madalyası”nı verirken Arnavut Ortodoks Kilisesine atfen şu sözleri “…Milenyuma kadar Tanrı anlaşılmadı halk tarafından…, artık Tanrı Arnavutça Konuşsun…” sarf etti. Yani Katolik ve Ortodokslar her şeyini dış yardım ile gerçekleştirme fırsatına sahiptiler ve onu yaptılar ve yapıyorlar da. O kadar ilerlediler ki Arnavutluk’un köy köy, mahalle mahalle,  tüm ilkokul, ortaokul, liseler ve de üniversitelerde Hıristiyan olma caddelerde İncil (Bibla) kitabıyla gezmek karşılığında kitap, burs, maaş bağladılar (ki hala günümüzde de devam ettiği belirtilmektedir) ve büyük maddi kaynak harcamaktadırlar. O zamanki misyoner gruplarının toplantılarında veya kendi aralarındaki muhabbetlerinde 1990 yılların başındaki Arnavutluk toplumu için sarf ettikleri “Arnavut çok fakir ve biz para ile her şeyi yaptırıyoruz. Dinimizi kabul etmeyip de ne yapacaklar ki, açlıktan ve hastalıktan ölmeyi mi tercih edecekler?….”dir. Konu aslında bu değildi ama bir giriş mahiyetinde olsun ki “Tanrı Arnavutça Konuşsun”un doğru bir şeklide anlatabilmiş olayım…
Devamı Haftaya…

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.